Bugün demek ki yine bir başka
işleri erteleme günü! ve bir yerlerde aklımdaki bir iki yazıyı ekleme ihtiyacı
duyduğum bloğuma uğrama günü (Bu arada bu erteleme alışkanlığından kurtulmak!
için daha yeni “Prokrastineyşın” kitabını okudum J).
Son yazdığım yazılardan bu yana gene bir sürü kitap okudum. Konularım beslenme
gibi basit fizyolojik konulardan çocuğumun kendine saygısı ve sevgisi olan ve
yine içinde bulunduğu topluma ve diğerlerine sevgi ve saygısı olan bir bireye
doğru evrilmesine nasıl katkıda bulunuruma doğru değişti. Sanırım bu kısım beni
zorlayan bir aşama oldu. Zaman zaman sinirlerime hakim olmakta zorlandığım
anları da bu dönemde yaşadım. Okuduğum yazarların bir kısmının bahsettiği bir
kavram vardır; çocukla birlikte büyümek. Bu benim için de geçerli.
İlk yazılarımı yazmaya başladığım
zamanları, aslında benim de hayata ilk adımlarımı başlamaya zamanlar gibi
adlandırsam çok yanlış olmaz. O zamanlar güneş doğsa da bir sis perdesinin
ardından doğuyor gibiymiş, bilmiyordum. Şimdilerde fark ediyordum.
Her anne ya da baba zaman zaman
düşünür herhalde minicik eller elindeyken; nasıl bir yetişkin olacaksın? Evet
bizim hatalarımız ve doğrularımız tabii ki etki edecektir. Ancak, her çocuğun
doğuştan getirdiği bir karakterinin de olduğu yadsınamaz bir gerçek. Muhtemelen
aynı anne ve babadan farklı karakterde yetişkinlerin çıkması biraz bu
karakterden, biraz kardeş sıralamasında nerede olduğundan (zira bizim neslin
birinci çocuğu olmak bir şans mı şanssızlık mı!) ve anne babalarının yaşam çizgisinde
hangi modda olduğundan etkileniyordur. O yüzden hatalarımızın bir kısmını da
elimizde olmayan bu koşulların üzerine atmamızda sakınca yok sanırım.
Hayat yolculuğumda başka bir daha
iyiye doğru yönelmemin sorumluluğu biraz oğlumun üstüne kaldı. O nedenle zaman
zaman keşke dediğim yerler olacaktır. Ancak, benim de suçu yedi kuşak ötedeki
atalarıma atmam mümkün!
Son zamanlarda “aile dizimi” gibi
bir takım kavramlardan haberdardım. Aile dizimi terapisinin amacının aile
geçmişindeki sırları ortaya koyarak kişinin geçmişin olumsuz etkisinden kurtulmasını
sağlamak olarak özetlenebilir. Derinliğine inceledim ve denedim desem yalan
olur. Psikoloji konusunda yazılarını takip ettiğim birkaç yazardan bu konuda
bir şey okumadığım için de ilgilenmedim. Ancak, geçenlerde bir arkadaşımın Facebook’ta
paylaştığı bir yazı ilgimi çekti ve paylaşmak istedim. Bigthink.com’da “The bad news: Trauma Can Be Inherited. The Good News – So Can Resilience”. Özetle,
anne babalarımız ya da büyükanne büyükbabalarımızın yaşadığı travmatik
olayların onların beyinlerinde yarattığı etkinin sonraki nesillere
geçebileceğinden bahsediyor. Tersi bir şekilde rezilyant (resilient) bir anne
babadan geliyorsak, rezilyant olma olasılığımız yüksektir.
Benim çocukluktan beri tarihe,
geçmişe karşı hep ilgim vardı. Tabii ki ilk olarak aile tarihini öğrenmeye
çalışırdım. Kaç kardeştiniz? Annen, baban ne zaman öldü? Biz nereden geldik? Aile
adımız nereden geliyor? gibi soruları hep sorardım. Tanıştığım insanların da
aile geçmişlerini hep merak edip sorarım. Neden soruyorsun? sorusunun mantıklı
bir açıklaması da yok aslında; “merak”, belki daha derinde tanımanın yanında
belirsizliği belirliliğe çevirmek, bir güven ortamı oluşturmak için kişinin
geldiği aile ortamını da bilmek istiyordum. Bilemiyorum. Aile tarihlerini hep
merak ederim. Belki de kozmik olarak bulmam gereken bir şey var J O yüzden az çok aile
geçmişimi biliyorum. Ailemde çocuk yaşta babanın ölümü, annenin çocuk küçükken
hastalanması, göç gibi travmatik yaşantılar var. En yakından anneannem ve
dedemi tanıdım. Anneannem hep daha kötümser, dedemse hep daha iyimserdi. En
uzun dedem yaşadı, 94 yaşında öldü. Dedemin gülerken gözlerinin içi parlardı.
Ben hep bu haliyle hatırlarım dedemi. Kesinlikle maceraperestti. Hayata
bağlıydı, azimliydi ve dışadönüktü. Anneannemi anımsadığımda, hüzünlü bir yüz
ifadesi belirir zihnimde. Şimdilerde anlıyorum ki, biraz mutsuzdu. Yaşadığı
yerleri bırakmak, ailesinden uzak kalmak istememişti. Ancak, meraklı, ketum ve
çok nüktedandı. İnsanları makaraya sarıp sonra kahkahayı patlatmasını halen
anımsarım. Şimdi düşünüyorum da, biraz her ikisinin de karmasıyım. Bana öyle
gelir ki, geçmiş öyle veya böyle şimdiyi etkiliyor. O yüzden geçmişi bilmek şimdiyi
anlamayı kolaylaştırıyor. Sırların hayatın akışı bozduğunu düşünüyorum.
Sevgilerimle…