21 Nisan 2017 Cuma

Yaşanan Travma Sonraki Kuşaklara Kalıtım Yoluyla Geçer mi?

Bugün demek ki yine bir başka işleri erteleme günü! ve bir yerlerde aklımdaki bir iki yazıyı ekleme ihtiyacı duyduğum bloğuma uğrama günü (Bu arada bu erteleme alışkanlığından kurtulmak! için daha yeni “Prokrastineyşın” kitabını okudum J). Son yazdığım yazılardan bu yana gene bir sürü kitap okudum. Konularım beslenme gibi basit fizyolojik konulardan çocuğumun kendine saygısı ve sevgisi olan ve yine içinde bulunduğu topluma ve diğerlerine sevgi ve saygısı olan bir bireye doğru evrilmesine nasıl katkıda bulunuruma doğru değişti. Sanırım bu kısım beni zorlayan bir aşama oldu. Zaman zaman sinirlerime hakim olmakta zorlandığım anları da bu dönemde yaşadım. Okuduğum yazarların bir kısmının bahsettiği bir kavram vardır; çocukla birlikte büyümek. Bu benim için de geçerli.

İlk yazılarımı yazmaya başladığım zamanları, aslında benim de hayata ilk adımlarımı başlamaya zamanlar gibi adlandırsam çok yanlış olmaz. O zamanlar güneş doğsa da bir sis perdesinin ardından doğuyor gibiymiş, bilmiyordum. Şimdilerde fark ediyordum.

Her anne ya da baba zaman zaman düşünür herhalde minicik eller elindeyken; nasıl bir yetişkin olacaksın? Evet bizim hatalarımız ve doğrularımız tabii ki etki edecektir. Ancak, her çocuğun doğuştan getirdiği bir karakterinin de olduğu yadsınamaz bir gerçek. Muhtemelen aynı anne ve babadan farklı karakterde yetişkinlerin çıkması biraz bu karakterden, biraz kardeş sıralamasında nerede olduğundan (zira bizim neslin birinci çocuğu olmak bir şans mı şanssızlık mı!) ve anne babalarının yaşam çizgisinde hangi modda olduğundan etkileniyordur. O yüzden hatalarımızın bir kısmını da elimizde olmayan bu koşulların üzerine atmamızda sakınca yok sanırım.

Hayat yolculuğumda başka bir daha iyiye doğru yönelmemin sorumluluğu biraz oğlumun üstüne kaldı. O nedenle zaman zaman keşke dediğim yerler olacaktır. Ancak, benim de suçu yedi kuşak ötedeki atalarıma atmam mümkün!

Son zamanlarda “aile dizimi” gibi bir takım kavramlardan haberdardım. Aile dizimi terapisinin amacının aile geçmişindeki sırları ortaya koyarak kişinin geçmişin olumsuz etkisinden kurtulmasını sağlamak olarak özetlenebilir. Derinliğine inceledim ve denedim desem yalan olur. Psikoloji konusunda yazılarını takip ettiğim birkaç yazardan bu konuda bir şey okumadığım için de ilgilenmedim. Ancak, geçenlerde bir arkadaşımın Facebook’ta paylaştığı bir yazı ilgimi çekti ve paylaşmak istedim. Bigthink.com’da “The bad news: Trauma Can Be Inherited. The Good News – So Can Resilience”. Özetle, anne babalarımız ya da büyükanne büyükbabalarımızın yaşadığı travmatik olayların onların beyinlerinde yarattığı etkinin sonraki nesillere geçebileceğinden bahsediyor. Tersi bir şekilde rezilyant (resilient) bir anne babadan geliyorsak, rezilyant olma olasılığımız yüksektir.

Benim çocukluktan beri tarihe, geçmişe karşı hep ilgim vardı. Tabii ki ilk olarak aile tarihini öğrenmeye çalışırdım. Kaç kardeştiniz? Annen, baban ne zaman öldü? Biz nereden geldik? Aile adımız nereden geliyor? gibi soruları hep sorardım. Tanıştığım insanların da aile geçmişlerini hep merak edip sorarım. Neden soruyorsun? sorusunun mantıklı bir açıklaması da yok aslında; “merak”, belki daha derinde tanımanın yanında belirsizliği belirliliğe çevirmek, bir güven ortamı oluşturmak için kişinin geldiği aile ortamını da bilmek istiyordum. Bilemiyorum. Aile tarihlerini hep merak ederim. Belki de kozmik olarak bulmam gereken bir şey var J O yüzden az çok aile geçmişimi biliyorum. Ailemde çocuk yaşta babanın ölümü, annenin çocuk küçükken hastalanması, göç gibi travmatik yaşantılar var. En yakından anneannem ve dedemi tanıdım. Anneannem hep daha kötümser, dedemse hep daha iyimserdi. En uzun dedem yaşadı, 94 yaşında öldü. Dedemin gülerken gözlerinin içi parlardı. Ben hep bu haliyle hatırlarım dedemi. Kesinlikle maceraperestti. Hayata bağlıydı, azimliydi ve dışadönüktü. Anneannemi anımsadığımda, hüzünlü bir yüz ifadesi belirir zihnimde. Şimdilerde anlıyorum ki, biraz mutsuzdu. Yaşadığı yerleri bırakmak, ailesinden uzak kalmak istememişti. Ancak, meraklı, ketum ve çok nüktedandı. İnsanları makaraya sarıp sonra kahkahayı patlatmasını halen anımsarım. Şimdi düşünüyorum da, biraz her ikisinin de karmasıyım. Bana öyle gelir ki, geçmiş öyle veya böyle şimdiyi etkiliyor. O yüzden geçmişi bilmek şimdiyi anlamayı kolaylaştırıyor. Sırların hayatın akışı bozduğunu düşünüyorum.

Sevgilerimle…