21 Kasım 2014 Cuma

Uyku Eğitimi Olayı ve Bebeğin Odasının Ayırılması

Aslında blog yazılarımda önce doğum öncesi ve doğum konuları yazıp sonra çocuk yetiştirme konularından bahsedecektim. Ama karar değiştirip uyku eğitimi konusunu işlemeye karar verdim.

Bu konuda o kadar çok farklı öneri var ki, bence hangi yöntem bizi rahat ettiriyorsa o seçilmeli diye düşünüyorum. Ama benim illaki önerdiğim şey hangi yöntemi seçersek seçelim uyku öncesinde çocuğa bir rutin oluşturmak. Bütün uyku eğitimi yöntemlerinde de öncelikle uyku öncesi rutin oluşturulması öneriliyor. Banyo yapılması, yaş ilerlemişse dişlerinin fırçalanması gibi mutlaka her gün uyku öncesi aynı aktivitelerin yapılması çocuğu uykuya hazırlıyor. Bebekler/Çocuklar belirlilik olduğunda kendilerini daha güvende hissediyorlar. Belirsiz ve kuralsız ortamlar onları daha çok geriyor. O yüzden uyku öncesinde yapılan rutin şeyler bebeğin uykuya psikolojik olarak hazırlanmasını sağlıyor. Rutin olarak yaptığı şeylerin sonunda uyku olduğunu bildiğinden uykuya daha rahat dalıyor.

Uyku öncesinde çocuğu çok uyaracak aktiviteler yapılmamalı. Ben bir de ilk zamanlar yapılabiliyorsa uyurken yarım kundak yapmayı öneriyorum. Yarım kundak, çocuğa anne rahmindeki sıkışmayı ve güveni hatırlattığı için rahatlatıyormuş ve algıları daha açık oluyormuş. Ama ben yapamadım, yazdı, incecik bir tülbentle bile yapsam çocuk terden sırıl sıklam oluyordu.

Uyku eğitimi konusunda yaygın uygulamalardan bir tanesi doğduğu andan itibaren veya 6 aydan sonra bebeğin odasının ayrı olması. Ama ilk zamanlar özellikle bizim ülkemizdeki kültür dikkate alındığında bebek doğar doğmaz odasını ayırmak pek mümkün olmayacaktır. Genellikle 6 aydan sonra bebeğin odası ayrılıyor. Bebeğin de kendi kendisine uyumasının sağlanması gerektiği savunuluyor. Bu yüzden kontrollü ağlatma denen yöntem uygulanıyor. Türkçe'ye Tracy Hogg tarafından yazılan ve  "Bebek Bakım Sorunlarına Mucize Çözümler" olarak çevrilen kitapta, bebeğin büyüklüğüne göre uygulanacak yöntemler anlatılmış. Genel olarak Tracy Hogg, 4 aydan büyük bebekleri kendi kendine uyutmaya alıştırırken bebeği beşiğe koyduktan sonra, beşiğin yanından ayrılmadan durulması ve bebek ağladıkça kucağa alıp sakinleştirip tekrar beşiğine konulması ve annenin eli bebeğin sırtında olacak şekilde bebeğin pışpışlanarak uyutulması gerektiğini savunuyor. Bu yöntem Türkçe'de yatır kaldır yöntemi olarak adlandırılmış. İlk günler bu şekilde bebeğin ağlamalarının ve uyumasının uzun süreceği, ama zamanla azalacağı ve kendi başına uyuyacağı ifade ediliyor. Bebeğin emme ile uyuma arasında bir ilişki kurmaması gerektiği ileri sürülüyor, yani bebeğin emzirilirken uykuya dalmaması gerekiyormuş. Hatırladığım kadarıyla, önce emzir, sonra bebekle oyna ve yatır şeklinde bir döngüsü vardı ve uyuyunca da kendinize vakit ayırın diyordu (Eat-activity-sleep-yourself). Eğer bebeğin uyku ritmi, bizim hayat ritmimize uymuyorsa, bebeği uyandırarak bizim hayat ritmimize uydurmamızı da öneriyor. Ayrıca, hatırladığım kadarıyla 6 haftalık bebeğin gece 23:00 gibi beslendikten sonra gece beslenmemesini, böylece bebeğin bütün gece kesintisiz uyuyacağını ileri sürüyor.

Bir de Ferber yöntemi var. Ferber yöntemi çok daha kısa sürede bebeklerin kendi kendine uyumaya alışmasını sağlıyor. Genel hatlarıyla Ferber yönteminde, bebeğinizin en az 4 aylık olması  ve bebeğin odasından  ayrılmanız öneriliyor. Bebeğin durumuna göre ilk gün 3 veya 5 dakika veya daha az bir süre çocuk ağlatıldıktan sonra odaya dönülüyor, bebek kucağa alınmadan beşiğinde pışpışlanarak sakinleştirilip odasından çıkılıyor ve bebek uyuyuncaya kadar böyle devam ediyor. Takip eden günlerde annenin odadan ayrılma süresi daha da uzuyor. Bu yöntem genellikle 1 hafta içinde etkisini gösteriyor.

Her iki yöntemde de bebeğin/çocuğun akşam saat 19:00-20:00 gibi uyuması öneriliyor.

Yukarıdaki önerilerin aksini iddia eden diğer yaygın uygulama ise 2 yaşına kadar anne ve bebeğin birlikte uyuması. Bu uygulama daha çok doğal ebeveynlik akımınca öneriliyor. Yurt dışında da bu konunun epey bir taraftarı var. İngilizcesi "attachment parenting" diye geçiyor. 2 yaşından sonra çocuğun yatağının ayrılması, 3 yaşından sonra da odasının ayrılmasını öneriyor. Genel hatlarıyla, insanların genetik kodları çok uzun zamanlarda değişiyor,  mağarada yaşandığı dönemlerde bebek ihtiyacı olduğunda ağlayarak annesini çağırıyordu, annesi mağarada değilse bebek kendisine vahşi hayvanların saldırabileceğini hissedip salgılanan stres hormonları nedeniyle uykuya dalıyordu, bu nedenle çocuk ağlatılarak uyutulduğunda bebek stres nedeniyle uykuya dalar, beyin gelişimi sekteye uğrar ve anne ile bebek arasındaki bağ zedelenir. Bebek ağlayarak anneyi çağırdığında, ihtiyacı olduğu için çağırmıştır ve hemen bebeğin çağrısına koşulması gerekmektedir.

Ben ilk yazımda da belirtmiştim. Oğlum 14 aylık oluncaya kadar bebek bakımına dair kitap okumadım. Ama öncesinde şöyle bir baktığım Murat Tuncer'e ait bir kitapta, annelik içgüdümüze güvenmemiz öneriliyordu, doğanın bize annelik içgüdüsü verdiği ifade ediliyordu. Bu sözler beynime kazındı. Ondan sonra arkadaş, anne baba önerilerini diledim, kitapları okudum, ama içimi ne rahatlatıyorsa onu yaptım.

Ben bir kez bir arkadaş önerisiyle yatır kaldır yöntemini 10 dakika kadar denedim, oğlum 4 aylık filandı ve benim kontrollü de olsa ağlatmaya gönlüm elvermedi. Yöntemi uygulamaktan vazgeçtim. Nasılsa bir gün işe başlayacağım, şimdi kollarımda olmak istiyorsa istediği kadar olsun, bir hayat boyu kollarımda olmayacak, gün gelecek anne sarılma deyip belki yanımdan uzaklaşacak, şimdi imkanım varken doya doya kucağımda tutayım dedim ve vazgeçtim.

Emzirirken uyutmamak bana pek uymadı. Bu konuda Tracy Hogg'a katılmıyorum. Farkında mısınız? Bebeği emzirirken sütün ilk kısmında uykuyu getiren oksitoksin vardır. Ayrıca, dikkat ettiniz mi bilmem. Oğlumu emzirirken benim de uykum geliyordu. Bence doğa, anneye bebek uyurken sen de uyu ve dinlen, bebeğini beslemek için süt üretmen uyuyup enerji toplamana bağlı diyor. O yüzden emzirmenin çok sık olduğu 40 günlük dönemde anne de bebek uyurken uyusun ve bebeğe alışsın diye yeni annelere yardımcı olmak için evde genellikle birileri bulunuyor.

Bebek ana kucağındayken kendini daha güvende hissediyor. Daha doğalı 24 saat bile olmamıştı, doktor muayene etmek için oğlumu yanımdan alıp sepetine koyunca hemen ağlamaya başladı, oğlumu tekrar kucağıma verdiklerinde sustu. Anestezi doktoru bile annesinin yanından aldık diye mi ağladı, bu kadarcık bebek anneyi tanıyor diye hayret etti.

Uyku saati konusuna gelince, 40 günlük olduktan sonra saat en geç 21:00'da uyması için 20:00'da banyosunu ve bebek masajını yapıp 20:30 civarı emzirmeye başladım. Saat 22:00'a kadar emmesine rağmen uyumuyordu. Yaklaşık 2 ay böyle devam etti, ama oğlum saat 22:00'dan önce uyumadı. Sonra toplamda yenidoğan bebeklerin 16-18 saat uyuduğu söyleniyor. Benim oğlum 14 saatten fazla uyumadı. Etrafımda 7-8 saat uyuyan bebekler de gördüm. Sonra anladım ki, oğlum da benim gibi çok uykucu değil. Ayrıca da 22:00'dan önce uyutabilmem mümkün değil. Bu süreçte emzirmek dışında, müzik dinletmek, kucağımda hafif hafif sallamak gibi şeyler denedim, ama olmadı. Bu arada, sallayarak uyuturken dikkat etmeli, hafif hafif fazla sarsmadan sallamanın bebeği rahatlatıcı etkisi var ve öneriliyor, ama şiddetli sallamak önerilmiyor. O yüzden saat konusuna çok takılmayın derim ben.

Oğlum dört ayını dolduruncaya kadar ilk 4-5 saat aralıksız uyuyordu, ondan sonra sırasıyla 3 saat ve 2 saat sonra uyanıyordu. Toplamda 12 saat filan gece uykusu uyuyordu. Gündüz de sadece 3 yarım saat uyuyordu. Dört aydan sonra gece uyanma sıklığı arttı. Uzun ilk uykusu yok oldu ve 2-3 saatlik aralarla uyanmaya başladı. Bir de sabaha karşı olan son uyanmasında, emzirip yatağına bırakırsam, bir dakika sonra tekrar uyanıyordu, kucağıma alıyorum susuyordu, tekrar yatağına koyuyordum yine hemen ağlıyordu. Ben de etrafına düşmesini engelleyecek şeyler koyup yatağıma almaya başladım. Bu sefer aralıksız 3 saat filan uyuyordu. 2-3 hafta boyunca devamlı böyle olunca, son uykusunda oğlumu diretmeden yatağıma almaya başladım. 14 aylık olana kadar böyle devam etti. Bu dönemden sonra okumaya başladıklarımın etkisiyle devamlı olarak birlikte yatmaya başladık.

Her zaman, bizi eleştirenler, öyle yapma diyenler olacaktır. Bizim de acaba doğru mu yapıyorum diye tereddüte düşüp yanlış yapma korkusu ile kıvranıp duracağımız zamanlar olacaktır. Bu durumlarda, ben bebeğin/çocuğun ruh haline bakıyorum. Eğer mutluysa ve benim içimde ona bakarken bir sızı yoksa sıkıntı yok diyorum. Eleştirileri kulak arkası ediyorum, sonuçta kimse benim çocuğumu benden iyi tanıyamaz.

Bence çocuk yetiştirmede en temel konu, çocuğa koşulsuz, karşılık beklemeden sevgi verebilmek ve yönünü bulmasını sağlayacak sınırlar çizebilmektir (şimdilik benim neslimde sınırları belirleme kısmı biraz sıkıntılı gibi). Arada sırada kazalar olacaktır, ama sistematik olmadığı sürece hepsi telafi edilebilir. Benim gördüğüm kadarıyla, 0-6 yaş aralığında en önemli ve en çok dikkat edilmesi gereken dönem 0-2 yaş aralığı. Aman dikkat!

Ben derim ki, yukarıdaki yöntemlerden hangisi size uyuyorsa onu yapın. Eğer birlikte uyumak, gün içinde sizi gergin ve huzursuz yapıyorsa, odanızı ve yatağınızı ayırın, kendi başına uyumayı öğretin. Çünkü, gün içinde gergin olmanız, çocuğunuzu da gergin yapacaktır. O yüzden öncelikle önemli olan sizsiniz. Hangi yöntemle rahat edip huzurlu olacaksanız o yöntemi seçin. Bence, huzursuz ve gergin bir anne ile bebek birbirlerine güvenle bağlanamaz. Anne olarak siz huzurlu olacaksınız ki, çocuğunuza huzur, mutluluk ve güven verebilesiniz. Bir yöntemi uygularken içiniz rahat değilse, bir yerlerde yanlış yaptığınız hissi ağır basıyorsa o yöntemden vazgeçin. Size hangi yöntem huzur veriyorsa onu seçmelisiniz. Bazen çocuğumuz için iyi olan buymuş deyip onu uygulamaya çalışırken kendimizden çok şey veriyoruz ve sonunda yıpranmış ne kendisine ne de çocuğuna faydası olan bir insan haline geliyoruz. O yüzden annenin huzurlu olması, rahat olması birinci öncelik. Ben oğlumu ağlatırken, içim cız etti, bu yöntem bana uygun değil dedim. O zaman oğlum 4 aylık filandı. Henüz ellerini ve kollarını kontrol etmeyi beceremediğinden yatağına bırakır bırakmaz elleriyle kendini uyandırıyordu. Ben de yatır kaldır yöntemini o nedenle denemeye karar vermiştim. Ama 1 ay sonra ellerini ve kollarını kontrol edebildiği için yatağına koyar koymaz uyanmayı bıraktı. Geceleri daha kısa sürelerde uyanmaya başlamakla birlikte gündüzleri daha uzun uyumaya başladı. Ben de gündüzleri kendime vakit ayırabilmeye başladım. O yüzden her durum da öyle aylarca yıllarca devam etmiyor. Sonsöz yüreğiniz ne diyorsa onu yapın, annelik içgüdüleriniz siz ve bebeğiniz için doğru yolu bulacaktır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder