24 Kasım 2014 Pazartesi

Naomi Aldort - Çocuğunuzla Birlikte Büyümek - SİDOT'un "S"si

Okuduğum kitaplardan, yazarlardan uzun uzun bahsedeceğim. Çocuk konusunda okuduğum başlıca yazarlar Adem Güneş, A. Kadir Özer, Elizabeth Pantley, Doğan Cüceloğlu gibi yazarlar. Ama bugünlerde yeniden okuduğum Naomi Aldort'un "Çocuğunuzla Birlikte Büyümek" kitabını mutlaka okumanızı tavsiye ederim. Kitabı ikinci kez okumayı bitirdikten sonra kitap hakkında daha detaylı bir yazı yazmayı düşünüyorum. Kitabın Türkçe basımının önsözünü Nilüfer Devecigil yazmış. Her ikisinin de web sitelerini aşağıda veriyorum. Bakmanızda fayda var.

Kitabın en çok sevdiğim cümlesi: "Bir kez çocuk sahibi olduğunuz zaman hayat bir daha eskisi gibi olmayacaktır; daha farklı, daha dolu ve sürekli değişim halinde olacaktır." Çok doğru bir cümle, kesinlikle diyebilirim ki çocuk sahibi olmak beni çok değiştirdi.

Kitapta SİDOT formülüyle iletişimden bahsediliyor. Böyle formülüze edilmiş yöntemleri pek sevmiyorum. Okuduğum yazılarda böyle bir formül görsem hemen olumsuz duygular oluşur bende, zira kitabı ilk kez okurken de formül kısmını çok özümseyerek okumadım. Ama SİDOT'un "S"sinin önemli olduğunu düşünüyorum ve bir iki düşüncemi paylaşmak istiyorum. Bu nedenle kısaca bahsedeceğim.

S: Sessizce kendi kendinize konuşarak kendinizi çocuğunuzun davranışından ve duygularından ayrı tutun. (Çocuğunuzun yaptığı bir hareketin sizde tepkiye yol açtığının ve zihninizin diline hükmettiğinin farkına varın.)
İ: İlginizi çocuğunuza yönlendirin. (Kafanızın içindeki konuşmaların çocuğunuzla bir ilgisi yoktur.)
D: Çocuğunuzun söylediklerini dinleyin.
O: Çocuğunuzun duygularını ve ifade ettiği ihtiyaçlarını dramatik hale getirmeden ve kendi algınızı eklemeden onaylayın.
T: Çocuğunuzun yolundan çekilip ona güvenerek üzüntüsünü çözümleyebilmesi için onu teşvik edin.

Kısaca "S" olarak ifade edilen konu, bence A. Kadir Özer'in "Çocuklar Bizden Biz Çocuklardan Öğrenirken" kitabında çok güzel ifade edilmiş. Kitabın ilk bölümlerini, kurulan cümleler nedeniyle biraz ders kitabı okur gibi okumak gerekiyor, ama çok faydalandığım bir kitap olmuştu. Naomi Aldort'un kitabından sonra bu kitaptan bahsetmeyi düşünüyorum. Ayrıca A. Kadir Özer'in "Varolmak Cesaret İster" kitabı da kişisel gelişim için çok faydalı bulduğum bir kitaptır. A. Kadir Özer kitabında bu konuya ilişkin olarak özetle, çocuğun davranışlarına zihnimizdeki yorumlarımız doğrultusunda tepki verdiğimiz ve genellikle yapılan yanlışın çocuğun davranışı yerine çocuğun kendisini eleştirmek olduğu ifade ediliyor. Benim anladığım, çocuğun yapmaması istenen davranışına yorumda bulunulmalı, çocuğun kendisine değil.

Genel itibarıyla, Naomi Aldort da "S" ile aynı şeyi söylüyor. Çocuk bir eylem gerçekleştirdikten sonra beynimize bir sürü düşünce doluşur, bu düşüncelerden kurtulup çocuğun kendisine ilginizi yöneltin diyor. Örneğin, bu düşünceler ben iyi bir anne değilim, çevremdeki insanlar hakkımda ne düşünürler gibi düşünceler olabilir. Bu düşüncelerinizi dinleyin, sonra çocuğunuza yönelin diyor. Burada ne demek istediğini bir örnekle açıklamaya çalışayım. Mutfağınızın her tarafına un serpmiş 3 yaşındaki çocuğunuza bağırıp çağırsanız da mutfağı temizlemek için harcayacağınız süre aynıdır. Çocuğunuzun neden bunu yaptığını keşfettiğinizde belki bu durumu hiç umursamayacaksınız. Çocuk annesinin çok yorgun olduğunu düşünüp gidecekleri doğum günü partisi için turta hazırlamaya çalışmış olabilir. Bunu duyduğunuzda duygularınızda bir değişiklik olmayacak mı?

Bunu sadece çocuklarınızla olan ilişkilerinizde değil, tüm ilişkilerinizde uygulayabilirsiniz. Bir başkasının bizim hakkımızdaki sözlerinin bizden bağımsız olarak onun zihnindeki yorumlar olduğunu görüp bizi etkilemesine izin vermezsek daha doğru davranışlar geliştirebiliriz. Bu arada kızgınlıklarımızın farkında olma ve kızgınlıklarımızı nasıl kendimizi geliştirme yolunda kullanabileceğimiz konusunda da Leyla Navaro'nun "Bir Cadı Masalı" kitabından çok şeyler öğrendim. Okumanızı tavsiye ederim.

Çocuklar 0-6 yaş döneminde tamamiyle model alarak öğrenirler. Hatta bu konuda Özgür Bolat'ın "Çocuğa değer nasıl kazandırılır?" başlıklı çok güzel bir köşe yazısı var. Köşe yazısında Dr. Victoria Horner tarafından yapılan harika bir deneyden de bahsediyor. Linkini aşağıda veriyorum.

Çocuk kendisi hakkındaki değeri de 0-6 yaş döneminde ediniyor. O yüzden, annenin yaptığını yap daha iyi çocuk yetiştirirsin ya da biz dayak yedik de ne oldu bak adam olduk tarzı ahkam kesen insanlara sadece üzülerek bakıyorum. Bir kısmımız bolca dayak, kaş çatılması, ceza ve eleştiriye maruz kaldı, bir kısmımız tüm istekleri yerine getirilerek şımartıldı, şanslı bir kısmımız da değer verilerek ve yol gösterilerek büyütüldü. Sonuncu grupta yer almayanlar hayatlarında bir eksik duygusuyla yaşayıp gidiyorlar. Birinci gruptakiler hayat boyu sevilip sevilmediğini, değer görmeye değer bir insan olup olmadığının peşindeyken, ikinci gruptakiler için verilen sevgiler hep yetersiz kalıyor ve kendini yalnız hissediyor (Maalesef sınır koyulmaması nedeniyle ikinci gruptakilerin durumu hayatta daha zor). Bu dönemdeki davranışlarımızın çocuğumuzun tüm ömrünü etkileyecek olmasını ve çocuğumuzun dünyayı anlamak için bizim yardımımıza ihtiyaç duyduğunu bilmek çocuğumuza yaklaşımımızı çok ciddi oranda değiştirecektir diye düşünüyorum. En azından beni değiştirdi.

Hepimiz biliriz, bir iki istisna olsa da tüm anne ve babalar çocuklarını sever. Ancak, sevgilerini ifade ediş tarzları farklıdır. Kimi anne babalar çocuğunu sevdiğinden, iyi huylu olması için terbiye etmek isterken çocuğunun tüm dünyasını alt üst edebiliyor. Cehenneme giden yol iyi niyet taşları ile döşeli imiş, o misal. Benim için dönüm noktası bir arkadaşımın danıştığı Nilüfer Devecilgil'in arkadaşıma anne ve babalarımızdan öte bir anne baba olamayacağımızı söylemesi oldu. Çevremdeki pekçok anne çocuğuna tıpkı kendi annesinin sözleri ile kızıyordu. Pek çoğumuz gibi ben de çocukluğumda bolca azar, kaş çatılması ve süpürge köküne maruz kalmıştım. Ben çocuğuma kesinlikle bağırmak istemiyordum.  Şimdi annesi gibi bağıran arkadaşlarım gibi ben de çocuğuma mı bağıracaktım? Bu soru içimi kemirmeye başladı ve İnternet'ten araştırıp bu konudaki kitapları edinmeye başladım. Okudukça hem kendim hem de çocuk yetiştirme konusundaki ufkum açıldı.

Çocuk yetiştirmeye ilişkin kitaplar bir anne babaya kendisi hakkında çok şey söylüyor. Kitaplarda yer alan çocuğunuza şöyle davranırsanız ileride böyle bir yetişkin olur tarzındaki yorumlarda kendimden çok şeyler gördüm. Bu bakımdan, kişisel gelişim kitaplarından çok daha fazla şey söylüyorlar hakkınızda.

Bir çoğumuz Doğan Cüceloğlu'nun deyimiyle halen yetişkin bir çocuğuz ve bunun farkında olursak çocuklarımız ile birlikte biz de büyüme şansını elde edebiliriz. Naomi Aldort SİDOT'un "S" ile bunu söylemeye çalışıyor.

Görüşmek üzere...

Naomi Aldort'un sitesi www.naomialdort.com

Nilüfer Devecigil'in bloğu: http://dogalebeveynlik.blogspot.com.tr/

Özgür Bolat'ın yazısı: "Çocuğa değer nasıl kazandırılır?"



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder